Doğu Karadeniz’in 3 ana müzik enstrümanı var. Hep var olan Kemençe, son dönemlerde popülaritesi artan Tulum ve son 30 yıldır unutulmaya yüz tutmuş Armonik (santur-mozika).
YK Başkanlığını yaptığım RİMER olarak, kemençenin bir numaralı üstadı kabul edilen, 17 yaşında TRT Ankara Radyosunda “Kemençe Sanatçısı” olarak kaşe alan, merhum Hasan Fehmi Sözeri için 2 Mart’ın haftasında Bağlarbaşı Kongre Ve Kültür Merkezi’nin büyük salonunda bir anma gecesi düzenledik. 1970’de 49 yaşında vefat eden, ancak o kısacık ömründe yüze yakın bilindik Karadeniz türküsüne imza atan, TRT Ankara ve İstanbul Radyolar’ında Karadeniz – Kemençe saatleri yapan, aynı zamanda yüzden fazla TSM bestesi olan merhum büyük üstadı anma gecemiz için dernek bünyemizde üyelerimizden oluşan bir Türk Müziği Korosu kurduk. Gecede koro ile beraber hepsi Rizeli amatör-profesyonel sanatçılarımız merhumun 23 türkü ve şarkısını seslendirdi. Üstelik her biri eserleri farklı tarzlarda yorumladı. Örneğin Devlet Operası’nda tenor olan Levent Sözeri rahmetlinin bir türküsünü klasik tarzda, İlknur Yurtman öğrencileriyle çok sesli, Ergün Ekşi’de TRT Müzik’ten tanıdığımız Gece Lambası ekibiyle batı formunda aranje ederek okudu.
O gece sahnede tulumun da bir numarası Unesco’nun Yaşayan İnsan Hazinesi listesine önerilen Remzi Bekar’da vardı. Merhum Sözeri ile ilgili anılarını paylaştı, iki kemençe havasını tulumla icra etti. Bilebildiğim kadarıyla tulumla kemençe havaları çalınmaz ama tulumun üstadı, kemençenin üstadı için bunun olabileceğini gösterdi.
Rize’nin müziği, folkloru adına belki de bugüne dek yapılmış en kapsamlı konsept organizasyon olan o gece aramızda bir üstat daha vardı, Musa Agun. Günümüzde çok iyi kemençe çalan hemşerilerimiz var ama kemençeye, kemençe müziğine değer katma açısından o da kemençenin virtüözlerinden.
Üçüncü enstrümanımız, unutulmaya yüz tutmuş armonika. Mozika da deniyor halk arasında, santur da. Usta çırak ilişkisi ile genelde aile fertleri dahilinde süren bir saz. Ama artık sürmüyor. Almanların bir süre öncesine kadar üretimini durdurması, klavye denen enstrümanın yaygınlaşması ve de ilgililerinde umursamazlığıyla armonika çalınmaz, 40 yaş altında bilinmez oldu maalesef.
Dört yıldır RİMER gecelerinde Yusuf Bağdatlı, Fuat Kazmaz, Halil İbrahim Onay, Salih Zeki Şahiner zaman zaman performanslarıyla bu enstrümanımızı yaşatma gayretimize destek verdiler. Biraz gecikerek tanışma bahtsızlığı yaşadığımız Süleyman Sarıahmetoğlu ise son bir yıldır bayramlaşma, en son Emin Gürses semineri dahil nerdeyse tüm aktivitelerimizde armonik çalarak bu enstrümanı tekrar dağarcığımızda tutundurmaya çalışıyor. Kendisine Rize Kültürü adına müteşekkiriz.
Süleyman Sarıahmetoğlu bir güzellik daha yaptı iki hafta önce; düğün vesilesiyle İstanbul’a gelmiş olan armonikanın yaşayan en kıdemlisi, babamın da ilkokul arkadaşı Kenan Coşkun (82) amca ile bizi buluşturarak Rize yerel müziği adına fevkalade üretken bir gece yaşamamıza vesile oldu. Tabiri caizse ev sahipliğini yaptığım buluşmada Rize merkezin yerel müziğini masaya yatırdık.
Daha önce yerel müziğimizin doğru tanınması ve bilinmesi için “Rize Türküleri” isimli kapsamlı bir kitabın hazırlanması için müzikolog Mahiye Morgül’e destek olan, yayının söyleşi ve tanıtımını yapan RİMER’deki buluşmamıza mozika –armonikanin iki üstadı ile beraber kemençenin duayenlerinden Musa Agun, kemençe ve horonumuz konusunda akademik çalışmalar yapan Egemen Kösoğlu Hoca, RİMER’de ilk kez başlattığımız Rize Horonunu profesyonel olarak sahnelere taşıyan Yeditepe Folklor Derneği Başkanı Vedat Çilli ile gerçek Rize Horonunu ilk kez 11 Mart’taki gecemizde sahnede sergileyen ekipte yer alan Ayberk Çilli, RİMER Türk Müziği Korosunun da Şefliğini yapan TSM Sanatçısı Ayşe Mumcu ve yerel müziğimiz konusunda çok geniş repertuara sahip, türkülerimize ruh katarak okuyan Münir Kürkçü katıldı.
Rize ve Rizeli’nin müzik enstrümanı son yıllarda ağırlıklı olarak “Tulum” olarak gözükse de Rize’nin Çayeli ilçesinin batısında kalan kesimde Hemşin menşeli bu güzel saz yoktur. Tulum da yöremizindir ama merkezde düğünler armonika ile yapılırdı diyen iki usta Coşkun ve Sarıahmetoğlu, unutulmaya yüz tutmuş folklorumuzun değerlerine sahip çıktığımız için RİMER ve şahsıma müteşekkirler. Ancak Musa Agun nasıl kemençeyi 7’den 70’e Rizeliye, yabancıya öğreterek yarınlara kalmasına omuz veriyorsa kendileri de karşılık beklemeden armonika çalmayı genç nesillere öğretebilmek için başta Rize Belediyesi ve İl Kültür Müdürlüğümüzün desteklerini bekliyorlar.
Haklılar, nihayetinde RİMER bir dernek, İstanbul’da yaşayan hemşerilerimiz arasında dayanışmayı, dostluğu, paylaşımı gerçekleştirme programlarının dışında Rizemizin kültür, sanat ve folkloru için kısa sürede çok önemli projeler gerçekleştirdi, unutulmaya yüz tutmuş konularda farkındalık yaratabildi, interaktif seminerler gerçekleştirdi. Bir başka yazıda detaylandıracak olduğum Rize Folkloru adına çok önemli bir adımı da gerçekleştirdi, bir önceki yılın 2 Mart haftasında da Rize’den konuk ettiği sanatçı ve sanatkarlarımıza 4 gün süreli sergi – konser düzenleyerek İstanbullulara da Rizeli ellerin sanatlarını, hünerlerini sunmasına fırsat sağladı.
Ama kültürel değerlerimizin yarınlara sağlıklı taşınmasında bir sivil toplum kuruluşunun yapabileceklerinden daha fazlasına gereksinim var ve bunun içinde kamunun, yerel kurumların bir adım önümüzde olması gerekiyor.
Yazıyı son bir gözden geçirdikten sonra paylaşırım diye düşünmüştüm. İyi de oldu. Yazı dinlenmede iken franchise sektöründen tanıdığım (Mantı Keyfi’nın franchisoru) Sürmeneli dostum, kültür insanı Yakup Aksoy aradı, uzun uzun kültürümüzün erozyonunu konuştuk. Nihayetinde kamuyu da tetiklemek için tulumun yaşayan efsanesi Remzi Bekar’dan başlayarak kültürümüze değer katmış elçilerimiz için geliştirebileceğimiz farkındalık yaratacak projeler için hafta içinde buluşmak için sözleştik.
Toprağımız için değer doğrusu.