Belli ki dükkana çok sık gelen bir müşteri. İçeri girer girmez tereyağlarının bulunduğu kısmın arka tarafında ki yayığa yönlenerek “2 tane 1’er kilo daha alayım” dedi. Fiyatını sormadan 50 TL ödedi, çıktı, gitti.
Yaklaşık 45 dakika sonra geleneksel kıyafetli 50’li yaşlarda ki aynı kadın tekrar geldi. Yine tek cümlelik konuşmasıyla aynı yağdan 2 kg daha alıp gitti.
Dikkatimi çekmesi, mincici Fahrettin’in de dikkatini çekti haliyle. Fahrettin, liseden sınıf arkadaşım, aktarmaya çalıştığım görüntünün cereyan ettiği süt ürünleri dükkanının sahibi.
“Ne iş” dedim.
“Takip et, anlarsın” dedi.
Takip uzun sürmedi, hemen yakında ki caminin kenarında tezgah açmış pazarcı kadınlardan biriydi. Bizim Fahrettin’den aldığı tereyağlarını tezgâhında ki diğerlerinin yanında açmış, üzerlerine azıcık süt damlattıktan sonra tahta kaşığın sırtıyla şekil veriyordu.
Sonra da köy tereyağı diye kilosunu 40 liradan satıyormuş. Hemen döndüğümden sattığına şahit olamadım ama aynı tekrarı günde 3-4 kez yaptığına göre belli ki satıyor.
“Kemiksiz, temiz iş” demekle yetinen Fahrettin, sokakta ki diğer esnaf arkadaşları gibi bu tarz müşteriler için dükkanında ucuzundan tereyağı özellikle bulunduruyormuş. Çünkü, 40 liranın altında gerçek veya gerçeğe yakın tereyağı satabilmenin mümkün olmadığını ben de biliyorum.
Adeta sağlık deposu olan gerçek tereyağı için 40-50 liralık bant günümüzde zorunlu ama marketlerdeki çoğu karışık tereyağlarının da bu fiyatlardan satılmasının mantığını anlamak zordu. Tüketici ucuzsa illeti vardır diye düşünebildiğinden sahteyi de daha kolay satabilmek için yüksek fiyattan satıyorlarmış.
Yanı hem kalite, hem de parada aldatılıyormuşuz.
“Evinin nafakasını çıkarmaya çalışan 3-5 kadına takılma, büyük fotoğrafı hatırla” dedi Fahrettin. Haklıydı, zaman zaman medyaya da yansıyordu, yerel tüketicisine yetemeyecek kadar tereyağı üretimi olan Trabzon, neredeyse tüm Türkiye’yi besliyordu. Hele bir Kebir Markası var ki, hemen hemen tüm ulusal marketlerin rafında mevcut.
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda gerçek tereyağının vücuttaki 36 derecede erime yaptığı, hiçbir hastalığa sebep olmadığı, gerçek olmayanlarında 40-42 derecede erime yaptığından dolayı hastalıklara, özellikle de kalp damar sertliklerine sebebiyet verdiği ortaya konulmuşken ben de bu anekdotumla dstekleyerek bu hassas konuya dikkat çekeyim dedim.
Komşu kentimizden spekülasyonlar oluşmaması içinde yayınlanmış iki belgeden alıntı yapacağım.
Vakfıkebir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü sayfasından alıyorum:
“Bölgenin en önemli ekonomik faaliyeti fındık üretimidir. İlçede 4182 ortaklı bir adet Fındık Tarım Satış Kooperatifi mevcut. İlçede tarımsal üretimde ikinci önemli sırayı 1958 yılında üretimine başlanan çay almaktadır. Hayvancılık, mevcut toprakların halkın geçimini sağladığı tarımsal ürünlerin ekimine ayrıldığı ve hayvanlar için yeterli otlakların olmaması nedeniyle büyük yapıda değildir. İlçedeki büyük baş hayvanlar 5.500 baş olup, küçükbaş hayvanlar 2.500 baş’tır. Eskisine oranla inek, koyun, keçi ve özellikle at, katır ve merkep sayısında oldukça yüksek seviyede azalma olmuştur.”
"TRABZON’DAKİ GERÇEK TEREYAĞI ÜRETİMİ TÜRKİYE’NİN BİNDE 10-20’SİNİ KARŞILAR"
Resmi kurumun internet sayfası fotoğrafı net veriyor ama 28 Nisan 2016 tarihinde milliyet.com.tr da Trabzon’un tereyağı ile ünlü ilçesi Tonya’nın Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Süt Fabrikası’nın Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Tonya ile yapılmış röportajı okuyunca fotoğraf daha bir netleşiyor.
Başkan Tonya, sahte tereyağlarına karşı vatandaşları uyarak “Önceden renkten, rayihasından sahte tereyağı anlaşılırdı. Ancak çaresini türlü sahtekarlıklarla buldular. Tereyağı sıcak bir yere (35-36 derece) konulduğu zaman eğer yağdan sarı sarı boyalar akıyorsa boya katkılıdır. Eğer çok geç erime yapıyorsa bu bitkisel katkılıdır. Trabzon’un genelinde 100 ton süt üretimi olduğunu tahmin ediyoruz, yaklaşık olarak buradan da gerçek tereyağı 2-3 ton çıktığını varsayarsak, bu tereyağının sadece Trabzon’a bile yetemeyeceğini düşünüyorum. Buna göre genelleme yapacak olursak biz Türkiye tereyağının ancak binde 10-20’lerini karşılayabiliriz. Bu durumda Trabzon tereyağı denilen yağların yüzde 90’ının çakma Trabzon tereyağı olduğu ortaya çıkıyor” şeklinde konuşmuş.
Başkaca yoruma gerek yok sanırım. Şapkadan tavşan bir şekilde çıkıyor. Orda sihirbaz, tereyağında da komşu ve diğerleri aldatıyormuş.