Haftalardır beklediğimiz ama bir türlü gerçekleştiremediğimiz seriyi yakalayamadık. Yine son dakikalarda yediğimiz golle 2 puan daha kaybetmenin üzüntüsünü yaşadık.
Tamam, takım da artık yolunda gitmeye başlayan şeyler var ama hala yoluna sokulamayan şeyler de var.
Örneğin özellikle son iki maçtır daha fazla takım görüntüsü vermeye başladık, sahada hata yapma oranı düştü, mücadele hırsı arttı, pozisyon anlamında daha üretken olmaya da başladık ama attığımız golden sonra kabuğumuza çekilme ve rakip baskıyı sahamızda kabul etme huyumuzdan kurtulamadık.
Bir tarafta ekonomik anlamda sıkıntı yaşayan, yönetimsel anlamda belirsizlik içinde sahaya çıkan ve maç öncesinde ortak bir açıklamayla taraftarlarını kendilerine destek olmaya, takımlarına sahip çıkmaya davet eden Eskişehirli futbolcular, diğer tarafta ne yönetimsel, ne teknik anlamda, ne de taraftar baskısı altında olmayan, ekonomik sıkıntı yaşamadan paraları tıkır tıkır ödenen Rizesporlu futbolcular…
Aslında bu lig bizim yüksek bütçeli futbolculara ders olması lazım. Sahada mücadele ettikleri en gencinden, en profesyoneline kadar, düşük ücretler alan ya da alamayan her rakip futbolcunun nasıl yüreğini ortaya koyarak oynadığını örnek almalılar ve şu anki hallerine şükrederek daha iyisini ortaya koymalılar.
Sahada neler yapmamız gerektiğini artık öğrendik ama neler yapmamamız gerektiği konusunda çok daha fazla çabalamamız gerektiği de aşikar. İkinci yarıda bulduğumuz gol sonrası yine skoru koruma moduna girip rakip baskısını sahamızda kabul ettik. Bu süre boyunca dakikaları sayar oldum önceki maçtaki gibi yine 10-15 dakika mı sürecek diye ama bu kez maç sonuna kadar devam etti ve yediğimiz gol de kaçınılmaz oldu.
Tamam, gerek Petrucci’nin, gerek Samudio’nun kaçırdığı net goller ve skora etkisi olabilecek olan Oğulcan’ın pozisyonunda hakemin çaldığı düdük şansın yanımızda olmadığını gösterirken, farkı açabilme ihtimallerimizi ortadan kaldırdı. Her ne kadar defansif anlamda iyi kapanıp savunma yapsak da yaklaşık 30 dakika boyunca aynı pozisyonda kalmak, ileriye çıkamamak, takıma nefes aldıracak hareketlere girişememek yediğimiz golü kaçınılmaz kıldı.
Bu noktada Teknik Direktör İbrahim Üzülmez’in de pasif kaldığını söylemek gerekiyor. Geçen hafta taktir ettiğimiz oyuncu değişiklikleri noktasındaki yerinde ve doğru dokunuşları bu kez yapamadı. Golden sonra yine kabuğumuza çekilme rutinimizi sergilemeye başladığımızda kısa periyotlarla hem takımına nefes aldırmak adına, hem de topu ileriye taşıyabilmek adına değişiklikleri yapmalı, 2 taneyle de sınırlı bırakmamalıydı.
İşlerin yoluna girmeye başladığını düşündüğümüz şu günlerde böyle ufak ama önemli detaylardan dolayı canımızın yanmasını, puan kaybetmeyi istemiyoruz. En azından ilk devrenin bitimine kadar kalan 4 maçta bu bilinçle oynamamız gerekiyor. Skoru korumak tamam ama hücum noktasında pasif kaldığımız anda eldekinden de oluyoruz. Bu yüzden lütfen daha fazla ciddiyet, daha fazla dikkat!