Çaykur Rizespor, Pazar günü sahasında konuk ettiği Boluspor’u Bolasie’nin penaltıdan attığı golle 1-0 mağlup ederek, ligdeki beşinci galibiyetini aldı.
Ligin en çok berabere kalan takımı olan ekibimiz, en az gol yiyen takımlar arasında yer alıyor. 7 beraberlik aslında Şampiyonluk yolunda belki de ikinci devre çok vahlanacağımız puan kayıpları da demek.
Lider Eyüpspor ile Şampiyonluk yolunda arada 11 puan fark bulunsa da ikinci Pendikspor ile aradaki puan farkımız 2 ve bu zamana kadar geldiğimiz gibi kör topal kalan 5 maçı da en az puan kaybıyla atlatarak devreye ulaşırsak, ikinci devreye daha umutlu girebiliriz. Tabii bunun da yolu ara transfer döneminde yapılacak olan ciddi ve önemli takviyelere bağlı.
Bir önceki paragrafta da yazdığım gibi şu ana kör topal geldiğimiz bir gerçek. Bülent Hoca her hafta hemen hemen takımın mücadelesinden memnun kalsa da, bu takımın üst lige dair taraftarlara ümit vermediği bir gerçek. Bolu maçında penaltı olmasa en kötü beraberliğe razı olacaktık ama özellikle son çeyrekte rakibin baskısıyla belki de puan kaybı yaşayacaktık.
Her maçımıza baktığımızda pozisyon üretmekte zorlanan bu anlamda kısır bir ekibimiz var. Bu yüzden bu kadro ile şampiyonluk hayali kurmak aç tavuğun kendini darı ambarında görmesi gibidir. Bu gerçeği mutlaka Bülent Korkmaz da, yönetim de görüyordur ve ona göre planlamalarını yapmaya çoktan başlamışlardır diye umut ediyorum. Ama bu planlama sezon başı gibi olacaksa şimdiden keten helvanın yandığını söyleyebilirim.
Ama benim en çok canımı sıkan hadi takımda ruh yok onu anlayabiliyorum ama Bülent Hocada da, yönetimde de ruh yok. “Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok” misali, Bülent Hoca kime kızgın, kime küskün de bu şekilde davranıyor anlayabilmiş değilim. Antrenman öncesi basın toplantılarını haftalardır iptal etti. Futbolcular bile konuşmuyor. Maç sonrası basın toplantısına “Sanki yine mi buradayım” der gibi yapıp çıkıyor. Basınla arasına mesafe koymuş, maçlarda atılan gollere bile sevindiğini göremiyoruz. Bir derdi var ama derdini anlaşılan bilen yok.
Hadi biz bilmiyoruz derdini, yönetim de mi bilmiyor? Yönetim diyorum da onların da nerede olduğunu bilen yok. Başkanı maç önceleri rakip takıma Atmaca heykeli taktim ederken görüyoruz veya arada soyunma odasından bir fotoğrafı paylaşılıyor. Ama göreve geldiği günden itibaren şehirle yapılan birlik-beraberlik yürüyüşü, her gün onlarca ziyaret fotoğrafı derken, gelinen noktada yönetimin kendisiyle birlik-beraberlik içinde olmadığı görülüyor.
Yönetimdeki eskilerle, yeniler arasındaki çatışma dedikodu gibi yayıldıkça yayılıyor. Kimin ne görevi var bilen yok. Bazı yöneticiler özellikle transfer noktasında eleştiriliyor, Hoca eleştiriliyor ama çıkıp sahiplenen yok, iddiaların gerçek olmadığını dile getiren yok. Bülent Hocaya taraftardan tepki var, onunla devam edilmemesini isteyen çok ama yine yönetimin çıkıp Bülent Hocayı sahiplendiği de yok. Sanki sessiz bir gemi gibi ilerliyoruz ama bu yönetim tarzına bakınca, bu ruhsuzluğa bakınca sonumuzun Titanik gibi olacağından endişe duyuyorum.
Şunu çok rahat söyleyebilirim ki, 2009 yılında Rizespor A.Ş. olduğu kongreden ve Halim Mete’nin ilk A.Ş. başkanı olduğu günden itibaren gördüğüm en amatör yönetimle karşı karşıyayız. Şampiyonluk yolunda şehirle takımı bütünleştirme hedefiyle göreve gelen yönetim, şehri de taraftarı da takımdan soğutmayı neredeyse başaracak.
Yönetim içeriden nasıl görüyor bilmiyorum ama dışarıdan bakılınca Rizespor sahipsiz görünüyor. Rizespor ruhu ölüyor beyler, önce sizler bir silkelenin, kendi içinizdeki sorunları çözüme kavuşturup birlik-beraberlik görüntüsü verin, sonra da bu takımın başında bir yönetim var mı, onu hissettirin.
“Gelen gideni aratır” misali, sizden öncekileri şimdiden aratmaya başladınız ama böyle giderseniz emin olun sizi kimse aramayacak.
katılıyorum