Seçimler, seçilenlerin istikbali için yapılmaz. Seçimler, seçenlerin istikbali için yapılır.
14 Mayıs günü sandığa gideceğiz ve oylarımızı kullanarak hem mevcut sistemde ülkeyi yönetecek Cumhurbaşkanını seçeceğiz, hem de ilimiz üzerinden bizleri hangi vekillerin mecliste temsil edeceğine karar vereceğiz.
Oy demek, vekalet demektir.
Günümüzde baba oğluna, kardeş kardeşine, arkadaş arkadaşına kolay kolay kefil olup vekalet vermezken, bizler vereceğimiz oylarla sadece bizim değil, milyonların hakkını kendisini seçtirmeye çalışanlara veriyoruz.
İşte verdiğimiz o oy, “Al vekaletimi kafana göre kullan, servetine servet kat, ülkenin tüm imkanlarından faydalan, dokunulmazlık zırhına bürünüp yaptığın hiçbir şeyden sorumlu olma” diye değil, “Al vekaletimi benim, ailemin, tüm bu ülkede yaşayanların ve tabii çocuklarımızın geleceğini inşa et, daha rahat, daha huzurlu, daha mutlu yaşayabilmemiz için çalışın” diye verilir.
Ülkemiz 21 yıldır AK Parti ve Rizeli hemşehrimiz Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yönetiliyor. Bu süre içinde özellikle ilk 12-13 yıl vatandaşlarımızın yaşam standartlarının yükselmesi açısından enflasyonun düşük ve buna paralel alım gücünün yüksek olması açısından sorunsuz bir dönem geçirildi.
Ancak özellikle son 5 yıla baktığımızda enflasyonun yükselmesinden, alım gücünün düşmesine ve hayat pahalılığının artmasına kadar 90’lı yılların koalisyon dönemlerinde bile görülmemiş bir tabloyla karşı karşıyayız.
Şimdi böyle bir atmosferde seçime gidiyoruz ama şimdiye kadar böyle bir seçime şahit olmadım.
Cumhur ve Millet ittifaklarının adaylarının çekişeceği aşikar olan bu seçimde Cumhur kanadı seçimleri karşı tarafın kazanması halinde darbe girişimi olarak nitelerken, Millet ittifakı cephesi söylemlerine barış, huzur, birliktelik kavramlarını yerleştiriyor.
Bir tarafta kutuplaştırıcı ve nefret söylemleri kusmaya, karşı tarafı her tür terör örgütüyle iltisaklı hale getirip üstüne bir de LGBT gibi azınlıkları bile hedef gösterir bir dil, diğer tarafta hak, hukuk, adalet diyerek kalp yapan eller.
Millet olarak bizler unutmamalıyız ki “Filler tepişirken ezilen çimenlerdir.”
Sadece ekranlardan, meydanlardan gördüğümüz kendini seçtirenler yüzünden bizler de aynı dili kullanıp, bizimle aynı görüşte olmayanları kırmayalım, küstürmeyelim. Başkalarının siyasi istikballeri yüzünden komşumuzu, arkadaşımızı, akrabamızı kendimizden uzaklaştırmayalım. Yarın düğünümüze de, cenazemize de, ihtiyacımız olduğunda yardımımıza da önce komşumuz, akrabamız, arkadaşımız gelecektir. Hangi siyasi düşüncede olursak olalım bizler hep birlikte yaşamaya devam edeceğiz.
Siyasette bu kadar üslubun bozulduğu bir dönemi hatırlamıyorum. Bu seçimde de, bundan önceki seçimlerde olduğu gibi milletimiz, kalbinde ve aklında yatan gerekçeler üzerinden iradesini sandığa yansıtacaktır.
Bu yüzden hangi taraf kazanırsa kazansın, kendisini seçtirmeye çalışanların tek yapacağı iş milletin sandıktaki iradesine saygı duymak olmalıdır.
Eğer Cumhur ittifakı kaybederse ve seçim sonuçlarına illa darbe diyeceklerse, “milletin darbesi” demelerini ve sonucu milletten yeni dönem için vekalet alamadıkları şeklinde yorumlamalarını tavsiye ediyorum.
Millet ittifakı kaybederse, sebebini Muharrem İnce veya Sinan Oğan’ın adaylıktan çekilmeyip oy böldüğü bahanesine sığınmadan “6 parti bir araya geldiğimiz halde yine nerede yanlış yaptık” üzerinden değerlendirmeye koyulsunlar.
Ama kazanan hangi taraf olursa olsun, bu milleti daha fazla ötekileştirmeden, daha fazla birbirine düşman etmeden, herkesi kucaklayan, herkese adil yaklaşan ve kendi istikbalini değil, milletin istikbalini düşünerek, milleti şu an içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan kurtarmak için vakit kaybetmeden çalışmaya başlasın.
Şaibeden uzak, her bir vatandaşımızın gerçek iradesinin sandığa yansıyacağı ve tüm kendini seçtirmeye çalışanların da bu iradeye saygı duyacağı bir seçim diliyorum.
Şimdiden hayırlısı olsun, Türkiye kazansın.