Çaykur Rizespor yönetimin altyapıya bakış açısını yıllardır eleştiririm, yeterli bulmam. Zaman zaman elbette olumlu işler de yapılıyor ama genel itibariyle değerlendirdiğimde hep bir “üvey evlat” durumu ortaya çıkar veya bir şeyden kısılacağı zaman, önce altyapı akla gelir.
Yıllardır böyle olmuştur. Doğru düzgün bir altyapı tesisinin olmayışı bile yıllardır bu kulübü yöneten ve yönetmekte olanların altyapıya bakış açısını özetler seviyededir. Allah’tan Gençlik ve Spor Bakanlığı devreye girdi de, verdiği bütçe ile yıllardır “yapılacak” denilen tesis projesi start aldı.
Tabii konumuz bu değil; konumuz devre arası transfer döneminin son gününde yaşanan ve 2 futbolcunun kulüpsüz kalmasına sebebiyet veren yöneticilik becerisidir.
Yıllarca Rize amatöründe top koşturan 21 yaşındaki Onur Civelek, Çaykur Rizespor altyapısına 2,5 sezon önce transfer edilen bir forvet. Bu süre içinde 70’i U21 liginde olmak üzere Yeşil-Mavili forma altında 81 maça çıkarak 13’ü U21 liginde olmak üzere 21 gol kaydetti.
Faruk Affan Doruklu ise geçen senenin başında Gölcükspor’dan transfer edilen 21 yaşındaki defans oyuncusu. O da U21 liginde Yeşil-Mavili forma altında bugüne kadar 39 maça çıkarak, bir de gol kaydetmişti.
Faruk Affan ve sezon başında profesyonel sözleşmeye imza attırılan Onur, devre arası transfer döneminin son gününde 2. Lig ekibi Manisaspor ile anlaşmak üzere sabahın 4’ünde Rize’den yola çıkarlar ve Manisa’ya giderler. Tabii ki Çaykur Rizespor’dan sözleşmelerini karşılıklı olarak fesih ederek. Çünkü Rizespor yönetimi böyle uygun görmüştür.
Yöneticilerimiz, ellerinde genç kalecileri varken, hatta bir tanesi iki maçta Milli Takım forması dahi giymişken, A takımda 3. Yedek kaleci olarak layık gördükleri Zafer Görgen’i transfer ettikleri (transfer yasağı henüz açılmamış olan) Manisaspor’a dostane ilişkilerinden mütevellit Onur ve Faruk’u bedelsiz göndermeyi uygun görmüşlerdi.
Ancak transfer döneminin son gününde saat 17.00 olmasına rağmen Manisaspor, Faruk ve Onur gibi onlarca futbolcuyla anlaşma imzalayıp fotoğraf çekimi yapmasına rağmen transfer yasağını, ıslak imzalı bir belge eksikliğinden dolayı açtıramadı ve Faruk ve Onur gibi onlarca futbolcu kulüpsüz kaldı. Belki içlerinde bazı futbolcular gece 12’ye kadar kulüp bulmuştur ancak Faruk ve Onur için Rizespor’a geri dönme şansı varken bu şans kendilerine tanınmadı.
Konuyu Serkan Karavin’e sorduğumda bu iki futbolcunun da geri alınması için gece uğraştıklarını ancak istemeyecekleri bir durumla karşılaştıkları için girişimlerinin olumsuz olduğu bilgisini paylaştı benimle.
Futbolcularla ve onlarla ilgilenen menajerle konuştuğumda ise farklı cümleler duydum.
Zaten futbolculardan Faruk Affan, üzüntüsünü sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımla dile getirmişti ve bana da anlattığına göre Manisaspor’a kiralık olarak gitmek isterken, kulüp yöneticilerinin Onur ile birlikte kendisini sözleşmesi fesih edilerek gönderilmesi noktasında ikna ettiğini dile getirdi.
Tabii Rizespor yöneticileri böyle bir aksiliğin çıkacağını tahmin edemezlerdi ancak saat 18.00 gibi futbolcular yöneticileri arayıp durumu anlattığında, hatta gece 23.00’de, transfer süresinin bitmesine bir saat kalana kadar Kulübün yapması gereken tek şey, bir sözleşme örneğini TFF’ye fakslamaktı. Eğer bu sözleşme örneği fakslansaydı, bu iki futbolcu da kulüpsüz kalmayacak ve önümüzdeki devrenin başına kadar en azından maç eksikleri olmayan birer futbolcu olacaklardı.
Tabii burada gerçekten istemek, önemsemek devreye giriyor. Bu gençlerin geleceği düşünülseydi, böyle bir aksilik ortaya çıkmışken, çabalayarak, problemin halledilmesi sağlanabilirdi.
Bu kulüp, sezon başında kovulan ama devre arası transferinin son gününde Rizespor’a profesyonel sözleşme imzalatılarak aynı gün Pazarspor’a kiralanan torpilli işlemleri görmüş bir kulüptür. Yeter ki böyle bir organizasyonu isteyen yöneticiler olsun. Emir büyük yerden gelince açılamayacak kapılar bile hızla açılır. Tıpkı iki Senegalli futbolcuyu ülkeler arası ilişkilere katkı amacıyla Cumhurbaşkanımız istedi diye transfer edip, futbol kaliteleri altyapıdaki onlarca gencin yanına bile yaklaşmamasına rağmen, kendi evlatlarından ikisinin hakkının yediği gibi ama söz konusu önemsiz kişiler olunca, adı üzerlerindedir zaten “önemsiz”…
Tabii burada farklı şeyler de olabilir;
Mesela Onur Civelek’in şu an Rizespor altyapısının gündemini teşkil eden Whatsapp grubu mesajlaşmalarındaki rolü, bu sözleşme örneğinin fakslanmak istenmemesine sebep olabilir.
Zaten Onur ile birlikte bu mesajlaşma faillerinin cezaları henüz kesilmemişken, artık kulüple de ilişkisi kesilmiş olan bir futbolcuyu geri neden alsınlar ki? Faruk Affan da zaten Rizeli değil, transfer gelmiş, boşta kalsa da illaki takım bulur. Bu kulüp yıllarca Furkan Şimşek’i beslemiş, doğru düzgün forma giymese de her ay 6 bin euro maaş ödemiş, şampiyonluk primini bile vermiş, gönderirken de cebine harçlık koyup göndermiş. Ama beri taraftan Faruk’a ne şampiyonluk birimi, ne bir şey… Sadece kuru bir asgari ücret… Tıpkı diğer altyapısından prof olan futbolcularına verdiği gibi…
Sahi, şampiyonluk primi demişken; geçen sezon bu takım 1. Ligde mücadele ederken, sezon sonuna kadar A takımla idmana çıkan, şampiyonluk kutlamasında sahneye davet edilen gençlere şampiyonluk primi neden verilmedi? Sadece futbolculara değil, altyapıdaki hocalara, çalışanlara..? Yoksa hak etmiyorlar mıydı? Oysa kulüpte 2 ay bile idari menajerlik yapmayan kişi binlerce lira primini alıp ayrıldı. Ama başta da yazdım ya, bu kulüpte bir şeyden kısılacaksa, önce altyapı akla gelir diye…
Konumuza geri döndüğümüzde; Onur geri dönse bile cezalı olma ihtimali vardı, Faruk Affan da Rizeli değildi, o yüzden bu iki futbolcunun, bir sözleşme örneği gönderilemediği taktirde kulüpsüz kalacak olması pek de Rizesporlu yöneticilerimizin vicdanını tetiklememiş olsa gerek. En azından benim düşüncem bu yönde.
Altyapının gündemini belirleyen ve artık Onur dışında 5 futbolcuyu da ilgilendiren mesajlaşma kısmına tekrar dönecek olursam, öncelikle ortaya çıkan mesajlaşmaların savunulacak tarafı yok, çünkü ağır cümleler var ortada.
Ama deplasman maçına giden futbolcunun lisansını unutan hocalar, koordinatörler kendi hatalarını hemen ört-pas ettiği gibi, bu ağır topun altına girmeyi yeğlemediler.
Mesajlaşmalar artık yöneticilerin elinde… Onlar da ne karar vereceklerini düşünmekle meşguller. Tabii hepsini kovmak en hızlı ve en kolay yöntem. Peki "Bu futbolculara, bu duyguları yaşatacak, bu öfke patlamasına sebep olacak ne yaptık?” diye kendisini sorgulayacak bir hoca, bir koordinatör ve yönetici olacak mı merak ediyorum?
Yüce Allah, sadece kul hakkıyla karşısına çıkılmamasını istiyor. Diğer tüm günahları affedeceğini belirtiyor. Peki böyle büyük bir affedici gönle sahip yöneticilerimiz var mı?
O çocuklar hakkının yendiklerini düşündükleri için bu cehalet örneğini sergilediler. Neden haklarının yenildiğini düşündüklerini, başka bir yazıda uzun uzadıya örneklerle açıklarım ancak bu yazı fazlasıyla uzun oldu.
Bakalım iki futbolcunun ipini çeken Rizespor yönetimi, kalan beş futbolcu için ne yapacak? Gençliklerine, cehaletlerine verip, kendilerini affettirmeleri noktasında şans mı tanıyacak, yoksa kovacak mı? Yakında öğreneceğiz…