Gazetecilik mesleğinde 10 yılı geride bıraktım. Bu güne kadar elbette yanlış haberler yaptığım olmuştur. Özellikle ilk dönemlerimde teyit ettirmeden, kulaktan duyma sözlerle yazılar kaleme aldım ama insan olgunlaşınca, artık net olmayan hiçbir şeyi kaleme almamaya çalışıyorum.
Ama bugüne kadar doğru olduğunu bildiğim, doğruluğuna inandığım şeyleri yazmaktan hiçbir zaman geri adım atmadım. Bugünden sonra da Allah izin verdiği sürece geri adım atmayı düşünmüyorum. Bu anlamda tehdit de yedim, hakaret ve küfür de işittim, beddua bile duydum.
Köşemin adının “Çıbanbaşı” olmasının nedeni de bu yüzdendir. Gerek spor ile ilgili olsun, gerekse güncel konularla ve Rize’yi ilgilendiren meselelerle ilgili kaleme aldığım haberlerle, köşe yazılarıyla çevremdeki insanların bana yakıştırdığı bir lakap “Çıbanbaşı”… Eskiden de “Söylemeden geçemeyeceğim” idi ve yine doğruluğuna inandığım, yazmam gerektiğini düşündüklerimi kaleme alırdım.
Dedim ya hatalar mutlaka yapmışımdır ama art niyetle, sırf zarar vermek için, ya da birilerine yaranmak için kimseyle ilgili bir yazım yoktur. Olduğunu iddia eden varsa da paylaşabilirler. Hatta mesleğe ilk başladığım dönemde bana zararı dokunan insanları bile yazarken, doğru olan ve hakkımı savunmak adına yazılar yazmış ama belden aşağı vurmaya kalkmamışımdır.
2009 yılının Ocak ayındaki Rizesportif A.Ş. yönetiminin başa geçtiği kongreden itibaren Rizespor’u takip ediyorum. O yıllardan iki yıl öncesine kadar da Rize’deki amatör ligleri takip edip durdum. Ekrem Orhon Stadında yeri geldiğinde günde 3 maç izlerdim. Yüzlerce haber yazdım. Paralarını alamayan futbolcuları yazdım, sakatlananları yazdım, hakemleri yazdım, en önemlisi yıkılan ve hala yapılamayan Ekrem Orhon Stadının yenisinin bir türlü yapılamayışını yazdım. Yenisi için söz verip de bir türlü bu stadı yapamayan siyasetçileri eleştirdim. 20 sayı sadece amatör liglere özel gazete çıkardım. Tüm bu haberlerim, tüm bu çabam Rize amatörü içindi.
Eskiden Rizespor altyapısıyla ilgili o dönemki adıyla A2 ile ilgili doğru düzgün haberler çıkmazken o grupları takip ettim. Hocasından futbolcusuna başarılı olanları tanıtmaya çalıştım. Tabii sorunları da kaleme aldım. Sözle düzelemeyen şeyler, yazıyla çok daha hızlı düzelir haldeydi. Fırtına altında ilk yarıyı oynayıp su olan ama yedek forma olmayınca ikinci devreye de aynı ıslak formalarla çıkan A2 futbolcularını yazdım. Trabzon’a maça gidip dönüşte acıkan futbolculara köfte dahi yeme izni vermeyen yöneticileri yazdım. Dünyanın o dönem en popüler dansı olan "Harlem Shake" dansını yaptılar diye kovulmaya kalkılan futbolcuları yazdım. Çok örnek var... Altyapıyla ilgili yazdığım onlarca köşe yazısı da çabası... Bunları yazdım ki yöneticilerin altyapıya olan bakış açıları değişsin de, o çocuklara da değer verilsin istedim.
Oyuncu değişikliği sırasında yerine oyuna girecek olan arkadaşıyla saha kenarında tokalaşmayan futbolcuları yazdım. Kendi kalesine gol atan, ya da hatalı şekilde gol yiyen kalecileri, futbolcuları yazdım, sahada rakibine ya da hakeme karşı açıkça saygısızlık eden futbolcuları yazdım. Çünkü o yazılanları görüp utansınlar, üzülüp bir daha aynı hataları yapmasınlar diye yazdım. Hem amatör liglerden, hem Rizespor altyapısından yüzlercesine saha dışında, naçizane nasihatlerle iyi birer futbolcu olmalarının yolunu anlatmaya çalıştım. Tüm bunları da Rizespor’un geleceği için yapmaya çalıştım.
2 yıl önce, sezon başında altyapıya gelip beğenilmeyince gönderilen ama devre arası transfer sezonunun son gününde sessiz sedasız profesyonel yapılıp aynı gün Pazarspor’a kiralanan transferi yazdım. O dönem Hikmet Karaman’ından tutun da yöneticiler bile bu yanlışı kabullendiler. Transfer edilen çocukla ilgili sorunumuz yok ama ortada altyapıdaki çocuklara karşı bir haksızlık yapıldığını düşündüğüm için yazdım. Bu haberden dolayı 2 yıl içinde birçok kişi arayıp haberi kaldırmamı istedi, en son çocuğun babası aradı ama kaldırmayacağımı söyleyince de “Arabaların altında kalasın, lime lime olasın, Allah’ından bul” diye de beddua etti.
Tesis masasının altını üstüne getirip çalışana küfürler savuran futbolcuyu yazdım. O futbolcunun bile tehditlerine maruz kaldım ama bugün ben hala bu ilde yaşıyorum, o futbolcu o sezon sonu gönderildi. “Aman duyulmasın, aman Rizespor’a zarar gelmesin” diye sineye çekmedim bu olayı. Orada bir çalışana değil, Rizespor’dan ekmek yiyen birinin o markaya saygısı olmadığına inandığım için yazdım.
Kısacası ne yazdıysam, Rizespor’da güzel ve doğru şeyler olsun diye yazdım. Ayrı dünyalarda değilim. Yeri geldi futbolcu kendine çeki düzen versin, hatalarından dönsün diye, yeri geldi yöneticiler eksikleri, hataları gidersinler diye yazmaya çalıştım. Kendime olan saygım, bu mesleğe ve Rizespor'a olan sevgim devam ettiği sürece yazmaya da devam edeceğim.
Ancak yine görüyorum ki, yöneticiler de değişse, futbolcular da değişse, hocalar da değişse, bazen zihniyetler değişmiyor. Bir kulüp çalışanı, bir gazeteciyi 2 yöneticinin de gözü önünde yazdığından dolayı uyarabiliyor, tehdit edebiliyorsa ve buna hiçbir yönetici orada karşı çıkıp, “Senin görevin değil” diyemiyorsa, demek ki yazmayalım, susalım isteniyor.
Bırakın yöneticileri, oradaki meslektaşlarımın da tek kelime etmemesi, demek ki “Harbiden bu sektörde yalnızmışım” şeklinde düşünmemi sağladı. Bunları düşündüğümde de aşağıdaki paylaşım facebook’da karşıma çıktı. O yüzden bu yazıyı yazmaya ve o paylaşımı sizlerle de paylaşmaya karar verdim. Tanıyanlar bilir zaten. Bu yüzden bir kısmını üstüme alındığım için paylaşıyorum.
“Kaliteli insanlar çoğunlukla yalnızdır. Çünkü çizgisi sabittir, yaranmak uğruna çizgisinden sapmaz. Yalaka, yapmacık, esnek ve gevşek değildir. Kişiliği sabittir, kişiden kişiye şekillenmez. Nettir, dürüsttür, yüreklidir. Karakteri sabittir, karşısındakine göre değişiklik göstermez. Dili ile içi birdir. Herkese aynı değildir. Kimsenin oyuncağı olmaz. Menfaate göre samimiyet kurmaz”
Sanırım ben biraz böyleyim.. O yüzden de çıbanbaşıyım.
LAFA GELİNCE MANGALDA KÜL KALMIYOR , ESKİ YÖNETİMİN KAYIĞINDAN İNMEYENLER ŞİMDİ KAYIK DEĞİŞTİRDİLER
Turgay kardeşim isim vererek deşifre edelim
Kalkavan yönetimine toz kondurmayıp şimdi kalemlerini yeni yönetime teslim edenleri biliyor rizeli , lafım sana değil Turgay bey , bir sözde gazeteci yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya çekiyor. O kadar zavallı ki milleti de kendisi gibi saf zannediyor ,,8 yıl toz kondurmadığı eski yönetime sallıyor şimdi satır aralarında çünkü kalemini teslim ettikleri öyle istiyor , yoksa deplasmana götürmezler , giden teknik direktör kime telefon hediye etti araştırın